...şehir alev alev yanıyordu(manevi bir yangın ama)

bekler gibi kendisini kurtaracak kahramanı.
herşey denendi, olmadı
o gelmeliydi artık!
bir gece şehre bakan küçük tepede cılız bir kişneme duyuldu
o yöne bakanların gözlerinden bir damla yaş olup döküldü o kurtarıcı
Sonra bıraktı kendini keskin yokuştan, dört nala, kişneye kişneye koşturdu gecenin karanlığında; mağrur ve asi bir kahraman edasıyla...
Sonra aniden bir sessizlik kapladı geceyi, herkes donup kalmıştı o anda! Atınoğlu (afedersiniz) öyle bi ayağı takılıp düşmüştü ki yokuşta; düzlüğe inene kadar bütün vücudu yüzülmüştü.

Ah atın oğlu, ah ezilenin kader arkadaşı, ah be hayvan herif...

corrupt belediye, şehrin içinde bulunduğu yozlaşmışlık seviyesinin baş müsebbibiydi. Ato bunu biliyordu. yaklaşık 4,5 ay süren iyileşme sürecinin (şehre inerken yüzüldüydü ya! ) hemen ardından ilk işi belediye sarayına gitmek oldu, ama o da ne!!! giriş döner kapı şeklinde yapılmıştı. "vay puştlar!" diye geçirerek içinde ilk hamleyi yaptı, ve ikinciyi ve üçüncüyü....optik okuyuculu döner kapı her denemesinde onu geri püskürtüyordu. yanında getirdiği 1 kiloluk küp şekernen yarım kilo amasya elmasını katur kutur yedikten hemen sonra "yok aga bi daha denemenin manası yok! bir de hükümet konağına bakayım orası da corruptmı değilmi"
hemen dört nala, çevreyi rahatsız ede ede soluğu hükümet konağında aldı, ama anasını satayım orasıda öyle bir corrupt değildiki o derece, ipek gibiydi, en ufak bir itlik, en küçük bir çakallık yoktu..lakin saat 17:35 olmuştu. yavaş yavaş yeraltına (underground) girmenin zamanı gelmişti. kişneye kişneye tepeye yöneldi. şehir artık sahipsiz değildi.
Günler haftaları, haftalar ayları kovaladıkdat sonra ATO artık tamamen iyileşmişti. Eskisinden bile çok daha iyiydi hatta, koşuyor, amuda kalkıyor, üstüste 3 kere nizami takla atabiliyordu..
Bütün bunları hocası çeşido’ya ve nazoya* borçluydu.
Gün oldu devran döndü. Artık intikam vakti gelmişti. Ama ATO kimden niye intikam alacağını bilmiyordu. O da “durduk yere şehre korku salarak hem sinirimi azaltırım, hem de prim yapar karıya kıza kucak açarım babuş!” diyerek hem karekterini bir kez daha gözler önüne sermiş; hem de bilinmeye maceralara yelken açmıştı...
*ATO, tedavisi sürerken doktor tavsiyesinde her öğününde 1 sürahi şeftalili nazo içmiştir.
Aynı zamanda bir "Uğur Işılak ayarında" bir halk ozanı da olan Çeşido (atınoğlunun hocası) ATO'nun şehre dadanıp da, hiç bir s.kime derman olamayışının 1. yılında ATO'ya kuşaklardan kuşaklara yayılacağı düşüncesiyle "Ato Destanı" nı hediye etti.
ATO DESTANI

Hele ATOooo, atınoğlu
Hele ATOooo, atınoğlu
yuvarlandıııııı
şehre doğruuuuu
ılık ılık akıyordu şehir şebeke suyu tepedeki birikintiye, gün sayıyordu, bileniyordu ATO lıkır lıkır içerken hayatı, "arpadan olsun ölümüm" diyerek düştü hasretinin peşine... Menzil ırak, yollar taşlı *, sarsa da yangın heryanını son nefesini vermemiş şehir...
Atınoğlu şaha kalktı
Tüm Corruptlar kaçar oldu
Bizim ATO gece vakti
Anayola s.çar olduuuu
Böyle olur sevdası ATO'nun, dar eder düşlerini corruptcy'nin.. Şimdi savaş çağı atınoğlu, durmak yaraşmaz sana, savur yelelerini şehrin merkezine, vur ATO vur ha vur ATO!!!
Der Çeşido bir yol dinle
ATO iner doğan günle
Şehir sahipsiz değilsin
Atınoğlu var seninle..

|